BALKON - BAHÇE SEZONU AÇILDI

Sizlerle bahçe, balkon yazılarımda paylaşmıştım ne kadar dış mekan ortamlarını sevdiğimi. Şehrin içinde bile balkonum midyelerle, istiridyelerle doludur. Renk renk sardunyalarımı yazmaya gerek yok.

ERGUVAN VAKTİNDE ERGUVAN AĞACININ TARİHÇESİ

Ben bitmekte olan bu Nisan ayını çok severim; erguvan ayıdır benim için. Ancak, bu güzel ağaç İzmir'de çok azdır yani sayılıdır. Düşündüm ve fark ettim ki ben onların İstanbul'da Boğaz sırtlarını süslemesini severim.

BUGÜN SENİN BAYRAMIN ÇOCUĞUM

Bugün bayramların en sevimlisi, en şenliklisi. Bugün hepimiz çocuğuz sanki! Belki çocukluğumuzun bayramları kalmadı artık ama ülkemizin çocuklarına hediye edilen bir bayram var bu topraklarda!

NAZAR BONCUĞU NASIL ÜRETİLİR ?

Sizlerle ilk tanıştığım zaman paylaştığım gezi yazılarımdan biridir İzmir - Kemalpaşa - Nazarköy. Bu köy bana adından dolayı olsa gerek hiç de köy gibi gelmez. Küçüktür ve sanki orada yaşayanlara da hiç nazar değmez, kem göz görmez..

23 Nisan 2018 Pazartesi


Sizlerle ilk tanıştığım zaman paylaştığım gezi yazılarımdan biridir İzmir - Kemalpaşa - Nazarköy. Bu köy bana adından dolayı olsa gerek hiç de köy gibi gelmez. Küçüktür ve sanki orada yaşayanlara da hiç nazar değmez, kem göz görmez..
Evlerinin bahçelerinden sarkan renkli renkli nazar boncukları yok mu nasıl şirin görünür. Bayılırım bu boncuklara ben de. Artık nazardan korur mu, korumaz mı onu da pek bilemem ama olsun süs olsun, püs olsun yaşadığım yerde benim...


Geçen haftaki pazar gezimizde yine orası vardı, ama bu sefer sizinle başka bir şey paylaşacağım. Son ziyaretimizde aklımda kalmıştı nazar boncuğunu üreten ustalarla sohbet etmek ve 3-5 soru sormak. Bu  kez hemen TARİHİ SANAT&BONCUK ATÖLYESİ ' ne gittim. O sıcakta nasıl çalışırlar derken içeride ustaları görünce daha da şaşırdım. Çünkü alevlerin ısıttığı ocak öyle sıcaktı ki atölyenin sahibi Hüseyin Karataş ile sohbetimizi dışarıda yapmak zorunda kaldık...


Hüseyin Karataş köyün yerlisi, yani babadan boncuk ustası. Ancak biraz dertliydi. İşini çocukluktan beri severek yapmasına rağmen, ilginin az olduğunu ve teşvik alamadıklarını söyleyerek konuşmamızın daha başında
mutsuz olduğunu hissettirdi bana...

Peteğin Keyif Dükkanı : Bugün bir hayli kalabalık burası Hüseyin Bey. Daha keyifli olmaz mı işler? Köyün tek geçim kaynağı boncuk mudur ? Başka gelir kaynağı yok mu ?


Hüseyin Karataş : Evet ama yeterli değil, bizim için. Eskiden köy halkının % 90 nı bu işlerle gelir sağlarken şimdi %90 nı başka işlerden para kazanmaya çalışıyor. Köyümüzün ayrıca kirazdan geliri var. Ama yine de gençler için geleceklerini garanti altına alacak kadar bir gelir kaynağı değil bunlar.

(Hüseyin Karataş)

Peteğin Keyif Dükkanı : Peki bu işte sizi zorlayan maliyet nedir ? Cam mı?
Hüseyin Karataş : Hayır, odun. Çünkü, ocaklarda kullanılan odun masrafı çok fazla, o belimizi büküyor.

                      



Peteğin Keyif Dükkanı : Bakın o hiç aklıma gelmedi. Öncelikli olarak cam olacağını düşündüm. Ham maddesi nedir boncuğun ? Ve kısaca nasıl yapılır anlatır mısınız ? ( Çok fazla vaktini almak istemedim Hüseyin Bey'in çünkü içeride üretim devam ediyordu...)


Hüseyin Karataş : Ham maddesi cam bilinir ama teknik olarak quartzdır. Yaklaşık 1200 derece sıcaklıkta ısınan fırınlarda çeşitli renklerde cam çubukları kullanılır. Eriyen çubuklar çelik çubuklarına sarılır ve bir maşayla düzleştirilir. Daha sonra şekil verilir ve desen işlenir. Tabi özellikle lacivert ve beyaz cam çubukları tercih edilir. Sonra boncuklar hemen mantar tozuna gömülür ki soğumadan dolayı çatlamalar meydana gelmesin.

(Hüseyin Bey'in eşi)

Peteğin Keyif Dükkanı :  İzlediğim kadarıyla dikkat ve emek isteyen bir iş. Özellikle bu ısıda tüm gün çalışmak zor olmalı. Bildiğim kadarıyla boncuk üreten 2 köyden birisi NAZARKÖY. Geleneksel ve turistik amaçlı kullanılan bir aksesuar olmasına rağmen yine de beklediğiniz ilginin  az olmasının nedeni nedir ?


Hüseyin Karataş : Her şeyde olduğu gibi Çin malı nazar boncukları. Piyasada satılan boncukların çoğu artık Çin'den geliyor ve bizim işimiz de gittikçe azalıyor. Ben de zaten burayı kapatıp Bodrum'a yerleşmeyi düşünüyorum. Zanaatımı gösterebileceğim sunumlar yapmak üzere bir teklif aldım, yazın orada olacağım.



Peteğin Keyif Dükkanı :  Güzel, dükkanımın şubesi yazın Bodrum'da açık olacak ! Oraya da gelir, izleriz sizi !
Peki, Çin malı boncuk ile yerli malı boncuğumuzu nasıl ayırt edeceğiz ? Belki bilmeden benim aldıklarım da Çin malıdır !

Hüseyin Karataş : Bu köyde satılan tezgahlarda bile var ! Çin malı boncuk pürüzsüz ve tam yuvarlak olur. Deliği temiz ve beyazdır. Ancak kendi el emeği boncuklarımızda ufak tefek doğal eğrilikler olur. Ve delikleri karadır yani islidir.

Peteğin Keyif Dükkanı : Günde kaç adet üretim yapabiliyorsunuz ?


Hüseyin Karataş : Çalışmanıza bağlı ama yaklaşık 1000 adet çıkar.


Peteğin Keyif Dükkanı : Ooo, ne kadar çok ! Kolay gelsin Hüseyin Bey, sohbetiniz için de çok teşekkür ederim. Bodrum' da da yolunuz açık olsun. Atölyenizi orada görmek güzel olacak. Eminim yabancı turistlerin çok ilgisini çekecektir...





Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ

İzmir'de gezilip, görülecek yerler denildiğinde anlatılacak öyle güzel köşeler vardır ki yaz yaz bitmez. Kolay mı Ege'nin incisi, mitolojinin prenses şehri olmak.

Selçuk'ta 7 uyurların hala huzur içinde uyuduğu, Meryem Ana'nın hacı olmaları için Hıristiyanları çağırdığı, antik dünyanın 2.büyük kütüphanesine sahip Bergama'nın salındığı, şehirler şehri Efes'in başrol oynadığı, İZMİR olmak kolay mı? Tüm dünyanın Mayalardan korkup saklandığı Şirince'ye sahip olmak da başka hiçbir şehre nasip olmaz herhalde!


Baharın gelmesiyle; Çeşme'nin, Urla'nın ''Biz buradayız'' diye bağırdığı, Alaçatı'nın rüzgarıyla selamladığı, kuzey yakadan Foça'nın ''Haydi Gelin!'' diye seslendiği bir şehir olmak tabii ki ayrıcalıktır. Yani; bilir kendini İzmir. O farklıdır, ayrıdır...

Süzülür elbet bir gelin gibi 81 ilin içinde; çünkü, Ata'sına gelin vermiş bir şehirdir O. 



Bu farklılık medeni oluşundandır, zenginliğini ekonomiden değil medeniyetinden alır.

Meryem Ana gibi Zübeyde Ana da bu şehirde yatar.

Kordon'nun imbatı sakinleştiriverir herkesi, o yüzden bu şehrin insanı neşelidir, keyiflidir. Sevmez kavgayı, gürültüyü. Yıllardır Reyhan pastanesi'nde içtiği çaydan, Sevinç'te yediği pastadan keyif alır, Dario Moreno sokağı'nda çıktığı asansörden seyreder körfezi...


Karşıyaka vapuruna binince anlar insan bu şehirde ayrı bir şehir daha olduğunu, yaklaştıkça karşıdaki yakaya fark eder yalının güzelliğini, cıvıl cıvıl çarşıyı. Avm lerden sonra itibarını kaybetmiş olsa da Karşıyaka Çarşı, hala çarşıdır sanki bir şeylere karşı...

Hani bir gün yolunuz İzmir merkeze düşürse ''Nereye gitsek acaba?'' derseniz ve bilinenlerden farklı yerler görmek isterseniz, o zaman buyrun benim keyif köşelerime misafir edeyim sizi.

Eski rehberlik günlerimi yad ederek başlayayım...

Sezen ne güzel söylemiş "Kalbim Ege'de kaldı" diyerek; bakalım sizin de kalır mı aklınız bu şehirde ?

1-  Varyant'da Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak              Müzesi

5 yıl önce hayatını kaybeden seramik sanatçısı Ümran Baradan'nın kurduğu bu butik müze; sadece çocuklar için değil çocukluğunu yaşamak isteyen herkes için keyifli bir yer. Müze çıkışı Varyant'tan aşağıya inerken sizi karşılayan manzara ise İzmir'in en güzel körfez görüntüsüdür. (Pazartesi hariç hergün açık)



2- Varyant'da Tatar Çiğ Börekçi Mehmet Usta


Kendisinden sonra bu nefis böreği pişirebilecek kimse kalmayacak diye üzülen Mehmet Usta bir Kırım göçmeni. Mahalle arasındaki küçük, salaş mekanında yer bulursanız şanslısınız. Ya da benim gibi çiğböreği çok seven biriyseniz arabada yemeği bile göze alarak gidersiniz !



3-  Kordon'da  Arkas Sanat Merkezi


İzmirli İşadamı ve sanatsever Lucien Arkas'ın eski Fransız Konsolosluğu binasını modernize ederek İzmir'e armağan ettiği resim galerisidir. Sanatseverlerin Kordon keyfinden sonra rahatça uğrayabileceği bir yer. (Giriş ücretsiz)




4-  Kordon 'da Tavacı Recep Usta


İstanbul ve Ankara'da da şubeleri bulunan bu ustanın yeri; İzmir'e gelip de Kordon'da balık keyfinin dışında alternatifler arayanlar için çok uygundur. Eski Yunan evinde, sakız sardunyaları içinde körfeze karşı yemek yiyebilecekleri bir kebap cennetidir.


5-  Kıbrıs Şehitler Bulvarı  Alsancak Unlu Mamüller

Babadan oğullarına geçen işletmeciliği ile klasikleşmiş unlu mamüller satış yeri. Özellikle bademli kurabiyesi ve minik çikolatalı suflesini satın almadan çıkamazsınız. Bir de İzmir'e gelmişken en iyi tahinli boyozu bulabileceğiniz yerdir.



6-  Kıbrıs Şehitler Bulvarı Gazi Kadınlar Sokağı       


Levanten ailelerinin yaşadığı eski İzmir evlerinin bulunduğu, son yıllarda popüler barların açıldığı, sokağa girer girmez Kordon'un esintisini hissettiğiniz eğlence dolu sokak.
             
     


7- Kıbrıs Şehitler Bulvarı Kitapsan Kitap ve Kırtasiye


Kitap ve kırtasiye düşkünleri için üst katında bulunan, bulvara bakan oturma grubu tam seyirlik teras tadında. Ayrıca her türlü yerli, yabancı yayına rahatça ulaşabileceğiniz kitap merkezi.

8-  Karşıyaka Çarşı CİBES  Restoran

Giritli bir ailenin işlettiği, ev tadındaki lezzetli Ege yemeklerini açık büfe şeklinde bulabileceğiniz mekan.



9-  Sasalı Doğal Yaşam Parkı


Hayvan dostlarımızın binbir türünü aynı anda görüp, ziyaret edebileceğiniz, tropik seralardan geçip, yeşillikler içindeki kafesinde çayınınızı içebileceğiniz kocaman doğal bir park.


10- Konak'ta Arkeoloji Müzesi


Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış İzmir'de ziyaret edilmesi gereken müzelerden biridir. (Ayrıca Batı Anadolu'nun ilk açılan müzelerindendir).


11- Alsancak Waffle'cı Akın

Bornova , Bostanlı, Buca ve Göztepe'de de şubeleri bulunan waffle merkezi tatlıseverler tarafından çok rağbet görüyor, çünkü şehrin simge markalarından biri haline geldi. Kullandığı malzemelerin çokluğu insana hangi waffle tabağını sipariş vereceğini şaşırtıyor...


12- Eşrefpaşa Antik Şehir Merkezi ( Agora )

Tarih meraklılarının görmeden dönmeyeceği antik İzmir kalıntılarının bulunduğu eski şehir merkezi.




NOT:(Sizlere önerdiğim yerlerin hepsi benim yıllardır keyifle ziyaret ettiğim mekanlardır. Reklam amaçlı veya ticari paylaşımlar değildir!)





Keyif Dolu Günleriniz Olsun...

Petek Uluğ








İletişim, doğru iletişim kurmak ve iletişim kavramları gün geçtikçe modern çağın içinde hepimiz için teknik bilgi gerektiren ve öğrenmeye daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir alan oldu. Son yıllarda bu konuda yazılan kitaplar, ilişki koçları, seminerleri, fakültelerde bu bölümde okutulan dersler daha fazla ilgi görmeye başladı.

Aslında; içeriği ve kapsamı çok geniş. Doğduğumuz andan itibaren başlar ve yolda yürürken bile devam eder. Trafikte beklerken gözümüze çarpan reklam panosu bile farkında olmadan çevremiz ile kurduğumuz iletişimdir.

Sözlü olanı var, sözsüz olanı var, siyasalı, uluslararası, kişilerarası, sanalı ve hatta bireyin kendisi ile olanı var. Kısacası; insan var, hayat var bu işin içinde. Belki de yaşama sanatının ilkeleri var! Bu konuda ne kadar başarılıysanız ki doğuştan gelen bir yetenek de olabilir, sonradan da eğitilebilirsiniz, iş ve özel hayatınızda o kadar başarılı olursunuz.

Neden? Çünkü; beden dili ile kuracağınız doğru bir iletişim belki de anlatmak istediğiniz yüzlerce kelimenizin önüne geçecektir. Ya da öfkenizi kontrol edebilme gerekliliğini öğrenemediyseniz, bunun size çok pahalıya mal olacağını da bilmiyorsunuz demektir; yani, kayıplarınız da bir o kadar büyük olacaktır.

Ders yılı içinde Anadolu Üniversitesi AÖF iletişim konularımı çalışırken sizlere burada yazabilmek için notlar almış, iyi bir öğrenci titizliliği ile ilgimi çeken noktaların altlarını çizmiştim. Zaten öğretmek ve anlatmak mesleğim olduğuna göre bunları paylaşmak da boynumun borcudur!

Öncelikle; etkili iletişim kurabilmek için konuşma dili çok önemlidir.
Peki; siz anadilinizi kullanabiliyor olmanın ötesinde doğru konuşabiliyor musunuz?

Buyrun; size birkaç soru, yanıtlarınız kendi cevabınızı verecektir…

-         Söylediklerinizi karşınızdakiler kolayca anlayabiliyor mu?

-         Sözcükleri söylerken söyleyiş ve dil yanlışlığı yapıyor musunuz?

-         Tekdüze mi, yoksa canlı ve hareketli bir biçimde mi konuşuyorsunuz?

-         Anlattıklarınızın önemine, değerine öncelikle siz inanıyor musunuz?

-         Sözü başka alanlara kaydırıyor, amaçtan ve konudan sapıyor musunuz?

-         Sesinizi duygu ve düşüncelerinizi besleyecek şekilde kullanıyor musunuz?

-         El ve yüz hareketlerini kullanırken, birtakım yapmacık durumlara düşüyor      musunuz?

Sonuç? Belki de bazen sadece ses çıkartıyoruz…

Keyif  Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ



İstanbul ziyaretlerimde iki taşın arasında fırsat yaratıp mutlaka ziyaret ettiğim mekanlar vardır. Örneğin; Karaköy kafeleri ve sokak araları benim de herkes gibi son günlerde çok hoşuma gidiyor. İzmir'den takip edip, notlar alınıyor, isimler aklıma yazılıyor veee koş koş Karaköy'e koş oluyor. 
Son ziyaretlerimde Sahi Karaköy'ü keşfettim. Daha sonra dergilerde de sık görmeye başlayınca benim olumlu izlenimlerimin doğru olduğunu anladım. Tasarım ürünlerinin bolluğu da dikkatimi çekmişti.



    

Sahi; geleneksel birçok el emeği ürünlerimizin, yörelerinden alınarak getirildiği, Anadolu'nun simge haline gelmiş el işlerinin satıldığı terasında kafe olan bir mekan. Adı gibi yani Sahici, doğal. Kitap, çikolata, ayraçlar, kupalar, kahve çeşitleri... 




Türk Lokumu bile sizin yanınızda ustası tarafından hazırlanarak kesiliyor ve taze taze ikram ediliyor. Hatta yanlış hatırlamıyorsam belirli günlerde lokum üzerine workshoplar düzenleniyor! 





Renkli renkli her türlü geleneksel ürünler var ya, tabii beni mest etti burası. Eskiye de düşkün olduğum için her bir katta saatlerce oyalandım. Bir de İstanbul Modern'in üzerinden Boğazı gören terası var ki harika. Oğlum ile buluşup, hasret giderdiğimiz, uzun uzun sohbet ettiğimiz yer olduğu için de çok sevdim belki burayı. Ama güleryüzlü, ürünler hakkında detaylı bilgi veren personelinin de hakkını vermeliyim. (Tiriliçesi de çok güzeldi).


Sahi, Kemankeş Caddesi'nde bulunuyor. Giriş kapısı ise Kılıç Ali Paşa Cami tarafında.

Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın ve terasta kahve içerseniz beni hatırlayın, olur mu?
   
                              



    


Keyif Dolu Günleriniz Olsun

Petek Uluğ


Uzun süredir İzmir'de hasta çocuklar ve yakınları ile ilgili gönüllü çalışmalar yapan kişi veya kurumlara ulaşarak sosyal sorumluluk projeleri kapsamındaki çalışmalarını incelemek ve bu konuda bilgi almak istediğim kişiler vardı. İlk olarak çevremdeki doktor arkadaşlarıma ulaştım. Ancak; resmi prosedürler gereği çok açıklayıcı bilgi alamadım. 
Gönüllü üyesi olduğum Lösev ile irtibattaydım ki Onlar beni buldu. Yok, belki de ben Onları buldum. Ya da birbirimizi bulduk.
Geçen hafta Alsancak sokaklarında acele ile yürüyordum. Meksika Sokağı'nda ''Love Fest'' etkinliği vardı. Rengarenk, kırmızı kalpler ile süslenmiş standlar kuruluyordu. Girersem çıkamam diye düşündüm, çünkü; bayılırım bu renkli standlara. Acelem de olsa içlerinden biri dikkatimi çekti. Tam arayıp da bulamadığım, bu kış çok beğendiğim örgü atkıları satıyorlardı. Çok fazla düşünmeden hemen istediğim rengi alıp ayrılmak üzereydim satış yaptıkları poşetlerinin üzerinde yazan isim dikkatimi çekti. 
İZMİR HASTA ÇOCUK EVLERİ DERNEĞİ
İşte ayağıma gelmek buydu, tesadüf olamazdı. Çok tatlı, sempatik hanımlar bu dernek yararına el örgülerini satmak için buradaydılar. Çok heyecanlandım. Ayaküstü kendimi tanıttım, mail adresimi verdim, biraraya gelmek üzere sözleştik. 
İşte şimdi derneğin gönüllü çalışanı Yeşim Çopur'un verdiği bilgilendirme yazısını Dernek Kurucusu Prof.Dr. Buket Erer Del Castello'nun anlatımı ile olduğu gibi paylaşıyorum sizlerle. Benim atladığım bir şey olmasın. Bu denli güzel projeyi, etkilikleri herkes duysun, bu dernek daha fazla sayıda yardıma muhtaç hasta çocuklarımıza ulaşabilsin. Gönüllüler ile daha uzun yol alsınlar.
Derneğe emeği geçen, çaba gösteren, destek veren herkese teşekkürler. Hasta çocuklarımız en kısa zamanda iyileşip şifa bulsunlar.


Peteğin Keyif Dükkanı:
İZMİR HASTA ÇOCUK EVLERİ DERNEĞİ hakkında detaylı bilgi verir misiniz? Size ve derneğe nasıl ulaşabiliriz?
2004 yılında Prof.Dr. Buket Erer Del Castello’nun sunduğu ‘İzmir Hasta Çocuk Evleri’ projesi dönemin Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim dalı Başkanı Prof.Dr. Sevgi Mir ve dönemin Ege Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ülkü Bayındır tarafından büyük bir heyecanla desteklendi.
Aziz Kocaoğlu’ndan Önemli Destek
İzmir Hasta Çocuk Evleri projesinin amacı ‘Anadolu’nun dört bir yanından İzmir’e tanı ve sağaltım için gönderilen, kalacak yeri veya yakını olmayan, ekonomik sıkıntısı olan ailelere ve hasta çocuklarına sıcak bir yuva sağlamak, onları sağlıklı ortamlarda barındırmak ve her türlü maddi ve manevi gereksinmelerini karşılamaktı.
2005 yılı Şubat ayında küçük bir grup gönüllü bir araya gelerek Hasta Çocuklarımız ve Ailelerini Destekleme Derneğinin çatısı altında toplandı. Hasta çocuklar ile ailelerin misafir edileceği evlerin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından derneğe tahsis edilmesi, projenin hayata geçirilmesinde atılan en önemli adım oldu.
Gönüllülerimiz Arttı
Ege Üniversitesine yakın mesafede bulunan bu mekanlar Çimentaş A.Ş’nin gönüllü ve özverili katkıları ile kısa sürede her biri 2 aileyi barındırabilen, her türlü yaşamsal ihtiyacı karşılayan konforlu daireler haline getirildi.
Evlerin ve hasta ailelerin denetiminden sorumlu koordinatörümüz Sevil Ozan’ın 2008 yılında derneğimize katılması ile gücümüz ve büyüme arzumuz kamçılandı. Ocak 2011 de ilkelerimiz ve tüzüğümüz değişmedi, sadece ismimizi herkesin benimsediği ‘İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği‘ olarak kısalttık, gönüllülerimiz arttı, sorumluluklarımız da arttı. Artık başka hastaneler ve tedavi merkezlerinden de yardıma muhtaç hasta aileleri için aranıyoruz.
Anadolu’nun Dört Bir Yerinden Gelen Çocuklara Kucak Açıyoruz
Dernek Başkanımız Sayın Suzan Kızılgök, bizlerin ve çocuklarımızın ‘Suzan Annesi’, kurulduğumuz günden beri bize deneyimiyle her konuda ışık tutuyor destek oluyor; dernekteki her gönüllünün belirli bir görevi var ve hepimiz gönüllülüğün sadece gönül işi olmadığının bilincinde, sorumluluk duygusu ve disiplinle çalışıyoruz.
Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesine Anadolu’nun dört bir yanından hasta çocuklar tanı ve sağaltım için gönderilmektedir. Bu çocukların büyük kısmını lösemi, kök hücre nakli, organ nakli gibi zor ve uzun süreli sağaltım gerektiren, hastanede yatma süreleri uzun, taburcu edilseler bile ayaktan takipleri aylar sürebilen hastalar oluşturmaktadır. Evini, işini, şehrini ve yakınlarını bırakarak hasta çocuğu için bilmediği, kimseyi tanımadığı bir şehre gelen aileleri çok büyük sıkıntılar beklemektedir. Çocukların hastalığı aileyi de parçalamakta, çoğu kez babalar işlerini kaybetmekte, çoğunluğu dar gelirli olan bu ailelerin maddi sıkıntıları bu koşullarda katlanarak artmaktadır. En temel ve insanca hak olan ‘barınmak’ ciddi bir sorun olmaktadır.
Ailelerden Hiçbir Katkı Almıyoruz
Evlerimizdeki eşyaları İzmir’li hayırseverlerin yardımları ile tamamlamaya ve yenilemeye çalıyoruz. Ailelerimizin gıda, giyim başta olmak üzere her türlü ihtiyaçlarını bize destek olan sponsorlarımız ve bağışçılarımız sayesinde karşılayabiliyoruz. Evlerimizin bakımını, temizliğini en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz çünkü o evlerde bağışıklık sistemi zayıf yavrularımız barınıyor. Evlerin su, elektrik ve ısınma masrafları dahil tüm giderleri derneğimiz tarafından karşılanıyor. Ailelerden hiçbir katkı almıyoruz, onların en önemli görevi hasta çocuklarının yanında olmak, onları düşünmek ve sevmek ve yaşamlarının bu zor ve karanlık günlerinde kendilerini yalnız hissetmemeleri ve biraz olsun huzurlu olmaları.
10. Yılımıza Büyüyerek Giriyoruz
Sizlerin ve bizlerin sayesinde....
10 yıldır, 6 ailenin barınabildiği 3 evi ile Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesinden gelen hasta çocuk ve ailelerine hizmet vererek gücüne güç katan İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği 10. yılına büyüyerek giriyor. İzmir’li bir hayırseverin bağışlarıyla ev sayısını artıran Derneğimiz Basın Sitesi ve Balçova’daki evlerini de hizmete açarak 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesinden de hasta kabul etmeye başlamıştır.
Çağdaş birey sadece kendinden değil ‘kendinden daha şanssız ve zor durumda olanlardan da sorumludur’ ilkesinde birleşmiş olan İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneğinin gönüllüleri, 10. yılını kutlayacak olan derneklerinde 500’e yakın fakir, yalnız ve çocuğu hasta aileye kucak açtı, onlara layık oldukları insanca yaşam koşullarını sağladı, dertlerine ve sevinçlerine ortak oldu.
Prof.Dr. Buket Erer Del Castello
Dernek Kurucusu
Daha fazla bilgi için:
İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği
Suzan Kızılgök          : +90 542 534 34 64
Prof.Dr. Buket Erer Del Castello: +90 533 211 36 71
Sevil Ozan                : +90 539 930 23 60

www.hastacocukevi.org.tr
buket@hastacocukevi.org.tr
sevil@hastacocukevi.org.tr

                      

Peteğin Keyif Dükkanı:

Etkinliklerinizi ve projelerinizi anlatır mısınız?

Etkinliklerimiz :
- Ekin Koleji ortak çalışması ile Tolga Çandar Konser Organizasyonu
- Ege Üniversitesi Konservatuar Hocalarından Sn. Barış Doğan Derneğimiz adına 3 yıldır konser vermektedir
- Efes Rotary Klübü ortak çalışması ile 2014 yılında Sn. Tevfik Rodos konseri
- İtalyan Konsolosluğu organizasyonu ile Tenor Sn. Livio Angelisanti , Sn. Tevfik Rodos ile Ahmet Adnan Saygun’da Yeni Yıl Konseri
- Sn. Evrim Özkaynak konseri
- Farklı zamanlarda organize edilen Kahvaltı ve
Akşam Yemeği Etkinlikleri ile Konaklamalı hafta
sonu gezileri
- Derneğimize destek olmak adına farklı zamanlarda
Gelişim Koleji ve Çakabey Koleji Yeni Yıl Kermes Etkinlikleri
- Dernek Üyesi bir arkadaşımızın Gümüşpala’da kullanımımız için verdiği dükkanda 2. El Kıyafet Satış Organizasyonu
- 2 yıldır İngiliz Kilisesi ‘Christmas Kermes’ etkinliği
- Dora Dergisinin Night Out Fest organizasyonuna
stand açılarak Dernek tanıtımının yapılması
- Dora Dergisinin Love Fest Organizasyonuna katılım
Projelerimiz :

- Ana projemiz, mevcut evlerimizde hasta çocuk ve ailelerinin sağlıklı yaşayabilmeleri için uygun ortamın devamlılığının sağlanması
- Ailelerin İzmir’de yaşamalarını kolaylaştırmak ve her türlü ihtiyaçlarını gidermek adına verilen desteğin sürekliliğinin sağlanması
- Yeni bağışşanan evin protokolünün hazırlanması ve 3 ailenin konaklayabileceği şekilde tadilatının yapılması
- Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nin ihtiyaçlarının karşılanması için bağışçılarla iletişime geçilerek gerekli çalışmaların yapılması, ihtiyaçların temini
- Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk Hastanesi ile ilişkilerin geliştirilmesi için işbirliği çalışmalarının yapılması
- 4 senedir Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesinde ‘Yeni Yıl Kutlama’ etkinliği düzenlenmesi. Bu sene çalışılmaya başlanan Dokuz Eylül Üniversitesi Çocuk Hastanesinde de ‘Yeni Yıl Kutlama’ etkinliği düzenlenmesi
- Kurban Bağışı çalışmalarının daha etkin yapılması, yıl boyunca ailelerin et ihtiyacının karşılanması
- Evlerimizde kalan ailelerin, temel gıda ve kuru bakliyat ihtiyaçlarının giderilmesi için bağışçılarla işbirliği çalışmalarının daha etkin yapılması, Ramazan Paketi bağışı organizasyonu
- Derneğin tanıtımı için yeni projeler üretilmesi, ‘tanıtım dosyası’ hazırlanarak firmalarla sosyal sorumluluk projeleri kapsamında ortak çalışmalar yapılması
- Bornova Belediyesi Dernekler Koordinatörlüğü ile ortak projeler yürütülmesi

Beni ve blogumu ziyaret edenleri bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim Yeşim Hanım.

Sağlıklı keyif dolu günleriniz olsun...

Petek Uluğ